20 Eylül 2017 Çarşamba

Bu sefer de Ali Kerem'in tuvalet hikayesine değineceğiz..:)

Uzun bir aradan sonra yine bir tuvalet hikayesiyle karşı karşıyayız. Yazmaya çok fazla vakit ayıramıyorum ama özellikle zorlandığım bu tuvalet eğitimiyle ilgili muhakkak yazmam gerekirdi;

Çocuk büyütürken beni en çok yoran bu tuvalet eğitimleri oldu. Ali Kerem de 3 yaşına yaklaştıkça artık öğrenmesi gerektiğini düşünerek önce ağustos başında yani 32 aylıkken başladık eğitime. Temmuzda yaz okuluna gitmişti ve ağustosta gitmeyecekti, çünkü babaannesi, halası ve 2 kuzeni gelecekti Konya'dan. Evdeyken hallolur diye düşündüm ama yanlış düşünmüşüm. Bir cuma akşamı bezlerimiz bitti artık külot giyip çişimizi kakamızı tuvalete yapacağız diyerekten açtık sezonu. Şimşek mcqueen çıkartmalarımız falan herşey hazır. 2 gün evde yalnızdık. Bir kez lazımlığa denk gelen çişle birlikte umutlarımız yeşerdi. Ama sonrasında ev kalabalıklaştı ve birebir ilgilenemedim. Evde de duramadık zaten. Çişi geldiğinde müthiş gergin bir karaktere dönüşüyordu ve kucağıma gelince saldı birkaç kez. Kendini yaparken görünce de çok korktu ve ağladı. 4 günün sonunda hiçbir şekilde tuvalete gitmeye ikna olmayışı ve altına kaçırmalar olunca, artık sabrımın da sona ermesiyle birlikte Ali Kerem'e sordum; istersen bezini geri takabiliriz, ister misin? dedim. Hı hı dedi. Ben de o hışımla söylene söylene taktım bezini.

Sonrasında aradan 1,5 ay geçti. Bayram tatili sonrası okula dönüşle birlikte, öğretmeninin sınıfta 2 kişi bezli kaldılar artık öğretelim demesi üzerine okulun 2. haftası başladık yine maceraya. Ama ne macera ne macera. Çocuğumun tuvaletini tutma konusunda rekora imza atabileceğini öğrendim bu süreçte. 20 saat tuttu çişini inanamadım, korktum, kaygılandım. Sırayla anlatayım;

Yine cuma akşamı başladık; bez bitti artık abi oldun diyerekten.  Cumartesi ve pazar akşamına kadar  evdeydik ve ne lazımlığa ne tuvalete yapmak istemiyor, oturmuyordu bile. Lazımlığı salona koyduk artık, ama yine bir gelişme yok. Bir yandan babası, bir yandan ben anlatıyorduk, ama ı-ıh olmadı. Bu sefer tutmaya başladı. Pazar akşamı artık ben de bunalınca dışarda yemek yiyelim ve decathlonda işlerimizi halledelim diye çıktık. Yemek yediğimiz yerde burnumdan getirdi. Kıvranıyor feci şekilde, belli çişi var ama ne salıyor ne tuvalete yapıyor. Sürekli bir kucak istemi. Decathlona gittiğimizde de 2 kere altına kaçırdı. Ev dışında rahat bir ortam bulmuş ve oyuna da dalınca kaçırmıştı muhtemelen. Ertesi gün okulun da desteğiyle daha çabuk hallolur diye umutlandım ama nerdeee. Okulda ilk gün uzun bir tutmadan sonra kaçırmış yine. Tuvalete ikna girişimleri de başarısız oluyor tabi bu arada. Sonuç evde de aynı. Abisi Ahmet Aras da nasıl uğraşıyor yavrum, kendisini izlettiriyor, anlatıyor, o da çok gerildi ama değişen bir şey yok. Sadece tutma saati uzuyor ve sonunda artık patlayıverip nerde geliyorsa salıyordu. Bir keresinde sabaha karşı salonda bir yaptı ama nasıl, bildiğiniz küçük bir gölet oluştu yerde. Biz bu süreçte 2-3 gün uykusuzuz tabi. Çünkü o kadar çişi var ki uyuyamıyor ama yapmıyor ve tutuyor da. Sadece ayaktayken kucakta rahatlıyor ve hep onu istiyor. Bir süre sonra yoruluyoruz taşıyamıyoruz tabi. Biz artık yapsın da nereye yaparsa yapsın önemli değil moduna girdik, çünkü daha önce de bahsettiğim gibi 20 saat rekoru var. Ben bir yandan araştırıyorum; böbreklere zarar verebilir, idrar yolu enfeksiyonuna neden olabilir falan diye, daha bir panikliyorum tabi. Salı ve çarşamba okulda hiç yapmadı, tuttu yine. Akşam banyoda tutamayıp saldı artık son noktada. Ben yine aferin oğluma bak rahatladın falan diyorum. Ama bu arada lazımlığa ve tuvalete de oturmuyor kesinlikle. Klozetin kenarına ilişti bir iki kez sticker yapıştıracak duvara diye;o sadece. Okulun psikoloğuyla görüşüyorum bir yandan. Keşke kreşe biraz daha alıştıktan sonra başlasaydık ama artık geri dönüşü olmasın 2.kez diyor, işte tuvaleti eğlenceli hale getirin diyor, yapıyorum, kitaplar oyuncaklar koyuyorum ama yok ilgisini çekmiyor kesinlikle. Ben aralarda bir kaç kez yılıp özellikle gece uykusuz kaldığım zamanlarda sordum tabi, bezi takabiliriz istersen diye; ama ı-ıh diyor "tülot". Haydaaa ne bez ne tuvalet, ne yapacağız biz şimdi diye paniğimiz doruklarda tabi.

Ve bir perşembe sabahı öğretmeninin müjdeli haberi vermesi ile birlikte ağlıyorum artık mutluluktan.:) Tuvalete yapmış çişini. Nasıl oldu nasıl bitti diye öğrenmeye çalışıyorum tabi süreci; deneyimli başka bir öğretmen tuvalete götürüp oturmak istemeyince istersen ayakta da yapabilirsin, kırmızı kumandalı arabayla oynarız sonra demiş ve bizimki yapmış. Sonra aynı gün uyku öncesinde yine tuvalete götürünce yapmış, uyku sonrası yine..Ben tabi oldu bu iş diyorum, ama evde ne olacak acaba diye de merakımı engelleyemiyorum. Eve gelince babasını çağırıp yatak odasında lazımlığa yaptı. Sonra gece uyumadan ben; "hadi tuvalete gidelim." dedim, lazımlığına yaptı yine. Sanırım gerçekten olmuştu bu iş. Kakasını da okulda yapmayıp akşam eve gelince, önce zorlanıp tutup sonra çömelip küloduna yapıyor ve kaka yaptım temizle diyor. Sonra kakasını lazımlığa bırakıyoruz ve klozette altını yıkıyorum. Kakayı da arkadaşlarının yanına gönderelim diye klozete atıyoruz. Çiş halloldu ya hiç önemli değil, kakayı da halleder bir şekilde. Son iki gündür de, kendi, çişim geldi dedi ve tuvalete gittik, klozete yaptı. Sinemaya gitmiştik hafta sonu, yabancı bir ortam tuvaleti yani :), oraya da yaptı. Maşallah diyeyim; o tutmanın gücüyle sabahları da kuru kalkabiliyor. 

Demem o ki; tam artık bu iş olmayacak herhalde deyip hiç bir umudumun kalmaması noktasında bir anda hayat size göz kırparak sürpriz yapabiliyor. Her çocuğun hikayesi başka, kimi tutarak keşfediyor, kimi salarak..Sadece bu süreçte herkesin de dediği gibi sakin ve sabırlı kalabilmeyi başarabilmek gerekiyor. Bizim gerginliğimiz direk çocuklara yansıyor. Bu durum gerçekten çocuğun hayatında çok ama çok önemli bir dönüm noktası. Başardıktan sonraki büyüdüm tavırları, kendisine gelen bir özgüven, sürekli abi oldum demeleri de bunun yansımasını en güzel görebileceğimiz örnekler. 

Herkese sorunsuz bir tuvalet eğitimi hikayesi diliyorum..
Sevgilerimle..;)

22 Ağustos 2013 Perşembe

KIŞLIK DOMATES-BİBER KONSERVESİ YAPIMI

     Kışlık konserveyi geçen sene 2 kg yapmıştım, öyle güzel olmuştu ki kış gelmeden bitiverdi. Bu sene de aklımdaydı ve pazarda üst komşumu görmemle gaza gelip 10 kg domates, 3 kg da kırmızı biber aldım.
     Geçen sene rendeleyerek yapmıştım ama bu sene 10 kg olunca rondodan geçireyim dedim kolaylaştırmak için. Koskocaman bir tencerem olmadığı için de 3 sefer de yaptım konservemi.
     Önce biberleri rondodan geçirdim ve tencereye 2 yemek kaşığı fındıkyağı koyarak biraz kavurdum. Daha sonra yine rondodan kabuğuyla birlikte geçirdiğim domatesleri ekledim ve kaynadıktan sonra yarım saat bekledim. Arada karıştırdım ve üstte biriken köpüklerini aldım. Altını kapattıktan sonra sıcakken kavanozlara doldurdum ve yeni aldığım kapaklarını kapatıp ters çevirdim.
      Ertesi gün sıfır sızıntıyla konservelerimi kışa hazır olmak üzere dolaba yerleştirdim.


18 Temmuz 2013 Perşembe

BİZİM TUVALET HİKAYEMİZ

Bundan 5 ay önce 26 Ocak'ta, işe başlamadan halledeyim niyetiyle başlamıştı tuvalet hikayemiz. Ama uzun sürmedi. Zaten işe başlamadan önce tahammül boyutum o kadar azalmıştı ki..Süreç uzayınca, bir de üstüne kreşe başlayınca uzatmadım daha fazla, bezi bağladım gitti. Emzirmeden kesilme ve kreşe başlama süreçleri yakınken bir de bununla uğraşmayalım istedim. Kaslarını tutmayı ilerletmiş, tutması 2-3 saati bulmuştu. Gündüz uykusundan sürekli kuru kalkıyordu. Ama bununla birlikte herşeye inat ettiği döneme de denk gelince, artık tuvalete gitmek için sürekli ikna etmeye çalışmak ve sürekli alıştırma külodu temizlemek beni gerçekten çok yormuştu.

Neyse sonra annemin sürpriz ziyareti üzerine tekrar niyetlendim. Çünkü bu iş için evde mesai harcanması gerekiyordu ve şu an için benim buna ayıracak zamanım yoktu.
Çok şükür herşey istediğime yakın gelişti. Şöyle ki;
29 Haziran'da cuma gününde annemin geleceğini öğrendim ve o akşam Aras'a "Bezleri attık artık annecim, sen abi oldun, bundan böyle çişimizi ve kakamızı tuvalete yapıyoruz" dedim. 2 hafta öncesinde de eğlenceli lazımlıkla tanışmıştı ve teyzesi "bak bu senin tuvalet arkadaşın, çişin kakan olunca buraya yapıcan" demişti. Sonra pek sallamadı tabi bizimki. Ama çocuklar söylenenleri sallamıyormuş gibi görünseler de sürekli kayıt altındalar biliyoruz ki.

Hem geceyi hem gündüzü aynı anda bıraktık. Daha doğrusu o uyuyunca bağladım bezini, uyanınca çaktırmadan çıkardım, ilk hafta 2 kez gece ıslattı altını sonra kuru çıkarmaya başladı hep.
İlk 2 gün umudumuzu oldukça minimumlara çekti Aras. İkna etmek için yaratıcı fikirler bulmaya çalıştık sürekli.  2-3 saatte bir "Şimdi tuvalete gitme zamanı" diyerek kimi zaman ilgisini çeken bir kitap, bir oyuncakla, kimi zaman çıkartmalı kitabıyla ikna ettik. Çıkartmalar yine kurtarıcımız oldu. Pazar günü Nisa'nın doğum gününde yine zar zor ikna ederek lazımlığa yaptırmayı başardım. Giderek fire sayımız azaldı ve nerdeyse 1 haftada az çok düzenimiz oturdu. Çiş daha kolay hallolurken kaka konusunda genelde gözümüzden kaçmadıysa yaptığı anda tutup tuvalete oturtuyorduk. Keşfettiğimiz en önemli nokta ise; kakasını yaparken "Ben sana bakmıyorum, kapının önünde bekliyorum." cümlesi oldu. Sonrasında rahatladı ve problem olmaktan  biraz daha çıktı. Annemle evde olduğu süreçte de ilgi üzerinde olduğu sürece lazımlıkta yapmış. Ama ilgi dağıldığı anda kaçırmış. O hafta havuz saatinin olduğu yarım gün kreşe gönderdik, öğretmenine gereken bilgileri verdik ve sonrasında tuvaleti kullandığını öğrendik.
Annem dönüp düzenli kreşe gitmeye başladı. İlk gün birkaç kez tuvalete gitmişler ve geldiği zaman çişini yapmış. Akşam evde de kakasını yaparken yakaladım ve tuvalete oturttum devamını orda yaptı. Sonraki 2 gün yapmadı ve 2 gün sonunda evde yaptı yine kakam geldi deyip. Sonraki gün de kreşte 2 sefer altına yapmış kakasını. Çok üzüldüm ve öğretmeniyle paylaştım. Akşam Aras'la konuştum. "Öğretmenine söyle olur mu kakan gelince" dedim. Ve gece uyurken "Yavru ineğin kreşe gidip kakasını kreşte yapması" temalı masal anlattım. Kreşteki kaka problemimiz de böylece çözülmüş oldu.
Tuvalet alışkanlığı kazanma süremiz 2 hafta gibi bir zaman aldı. Herşey planlamadan gelişmişti ve çok şükür o kadar korktuğum ve nasıl olur diye kaygılandığım süreci bu şekilde atlatmış olduk. Dün itibarı ile de gece bezlemeyi bıraktım.
Allah'ım yüzümüzü kara çıkarma.
Amin.



30 Nisan 2013 Salı

2 yaşını devirdikten sonra..

Hayat öyle hızlı gelişiyor ki. Son bir ay hayatımızda dönüm noktası şeklinde yaşandı. 
22. ayından beri Aras'ın konuşması Ankara ve Nehir'in de etkisiyle çok gelişti. O dönem "mu ne" lerle artan soru trafiği artık bağlaçları da kapsayan cümlelere dönüştü. "Ama anne"ler, neden sorusuna karşılık "çünkü"yle başlayan cümleler..Bu gelişimi seyretmek gerçekten çok ama çok keyifli oldu, olmaya da devam ediyor.
Emzirmeyi bırakmamız 2 hafta ardından da kreşe başlama serüvenimiz biraz peşpeşe geldi. Ya da ben Aras'taki normal seyrinde devam etmekte olan gelişmeleri hep buna bağladım.
Çünkü sonrasında çok aksileşti. O mutlu, etrafa neşe saçan çocuk gidip yerine agresif, mızmız, tüm taleplerini ağlayarak gerçekleştirmeye çalışan bir çocuk gelmişti. O kadar üzülüyordum ki..Kendimi suçladım, düzeni suçladım. Halbuki şanslıydık ben de o da..Birlikte 2 yıl vakit geçiren az sayıdaki anne-çocuk arasına girdik. Ama yine de içgüdüler insanın peşini bırakmıyor işte. 
Ve o dönem 3 hafta sürüp kendiliğinden kayboldu.Kreşe de mutlu gidiyordu, evde de mutlu vakit geçiriyordu. Tam hah işte atlattık derken şimdi de araştırmalarımdan öğrendiğim kadarıyla "gece terörü" musallat oldu. 
Gece bağırarak ve ağlayarak uyanıp bir türlü sakinleşmiyor. Niyazi ve benim açımdan oldukça yıpratıcı bir süreç gerçekten. Bir yandan çaresiz bir yandan da uykusuz kalıyorsunuz. Yaptığımız herşeyi reddediyor. O anda bizi duyduğundan bile emin olamıyoruz. Ki araştırdığımda çok yaygın yaşanan bir durum olduğunu gördüm. Ama insan kendi başına geldiği anda, dünyada, evrende kendini yapayalnız hissediyor ne yazık ki.
Uyandırıp bir süre oyaladıktan sonra tekrar uyuttuk. Ama öğrendim ki bu da doğru değilmiş. Uykusunu açmamak gerekiyormuş.
Tabi ben bunu yine emzirme ve kreşe bağlıyorum biraz. Ama bilmiyorum ne kadar doğru. Çünkü bu çeşit kaygıları yaşamayan çocuklarda da ortaya çıkabilen bir durum bu. Ve bizde de tam herşey düzeldi dediğimiz bir noktada ortaya çıkması da ilginç bir tesadüf oldu.


Bu sayıda küçük yaş çocuk sahibi olan anne-babaların korkulu rüyası olan gece teröründen bahsedeceğiz. Gece terörü 6 ay-6 yaş arası çocuklarda görülen ve nedeni halen daha tam olarak bilinemeyen bir durumdur. Çocuğun uykusundayken bir anda şiddetli bir korkuyla kalkıp, ağlaması ve bağırmasıdır. Kalp atışları hızlanır, terleme görülür. Çok şiddetli olan bu ağlamalar sırasında çocuk gözleri açık olsa bile tam olarak uykusundan uyanmamıştır, çevresindekileri pek tanımaz.
Ellerini kollarını savurabilir, bir şey istiyormuş gibi görünebilir, ona yardım etmeye çalışanları itebilir. Anne-babaların geceleri aniden gelen bu korku hali karşısında çaresiz kaldıklarını görüyoruz. Çocuğu adeta canına kastediliyormuşçasına bağıran ve ağlayan anne-babalar çocuklarını bu durumdan kurtarmak için ellerinden geleni yapmak isteyeceklerdir. Bir anda uykudan uyanan çocuklarının niçin ağladığını bulmak için türlü çareler ararken, tuvalet, besin, şefkat ihtiyaçlarının karşılanması denenecektir. Bir hastalık olup olmadığı anlaşılmaya çalışılacaktır. Fiziksel bir şikayet bulunmaması durumunda bazen anne-babaların çocuklarını yatıştırmak için türlü oyuncaklar ve mimiklerle dikkatini dağıtmaya çalışmaları, mekanı değiştirerek gezmeye çıkmaları başvurulabilecek yöntemler olabilir. Bu taktikler çocuğun korkusunu yatıştırmaya ilk müdahale olarak yetmeyeceği gibi, çocuğun korkusu geçtiğinde zamansız bir ilgi ve eğlence ritüeline dönebilir.
Ne yapılmalı?
Genellikle 10-20 dakika süren, ancak 45 dakikaya kadar çıkabilen bu uyku arası korku nöbetlerinde çocuğun sakinleşmesi için odasının ışığını açıp, onun yanında durmanız ve ağlaması geçene kadar onunla kalmanız en iyi çaredir. Duruma göre onu kucağınıza alıp uyuduğu odadan çıkmadan ayakta bekleyebilirsiniz. Işığın açık olması kendisini daha hızlıca güvende hissetmesine katkıda bulunur. Ağlamasını duyduğunuzda odaya heyecanla bütün ev halkının hücum etmesindense, yetişkinlerin sakin ve ağırbaşlı olmaları ve her seferinde odada bir kişinin olması önemlidir. Kalabalık ve panik içinde yetişkinleri gören çocuk uyku arasında daha da panikleyebileceğinden, ağlaması uzayabilir. Bu nedenle, gece terörü yaşadığını anladığınız çocuğunuz için nöbetlerini takip edin, takvim tutun ve nöbet zamanlarında onunla birlikte olmak için evdeki bir kişinin ilgilenmesini sağlayın.
Uykusu açılmamış halde korku yaşayan çocuğu sakinleştirmek için onu şakalarla, şirinliklerle susturmaya uğraşmayın. Bu yöntem işe yaramayacaktır. Televizyonu açarak dikkatini dağıtmanız da ilk başta ağlamasını susturmayacaktır. Kendini güvende hissettiğinde ve ağlaması sustuğunda kendini sizinle oyun oynuyor, normalde izni olmadığı televizyonu seyrediyor, hiç olmadığı kadar kucak seyahati yapıyor ve bunun benzeri imtiyazlı şekilde davranılır halde buluyorsa, büyük risk alıyorsunuz demektir. Çünkü artık sabahları kahvaltı etmek gibi, gece arasında imtiyazlı davranılmak ritüeli yavaş yavaş alışkanlık haline gelir ve çocuğunuz geceleri farkında olmadan kalkmayı tercih eder olur. Bu hale gelmiş bir gece töreni sizin uyku kalitenizi düşürdüğü gibi, onun zihinsel ve psikolojik gelişimi için de zararlıdır. 
Özet
· Gece terörü küçük yaş çocuklarında görülebilmektedir. 
· Uyku arasında korkuyla ağladığını duyduğunuzda onun odasına girin, ışığı açın ve onun yanında bekleyin. Gerekliyse kucağınıza alıp bekleyin.
· Tekrar yatağında uyuyana dek odasından çıkmayın. 
· Onu neşelendirmek için bile olsa sesinizin tonunu yükseltmeyin. Mümkün olduğunca hipnotize tonda bir ses aralığı yakalayıp konuşun. Kısa cümleler kurun. “Merak etme”, “güvendesin”, “ben senin yanındayım” gibi.
· Kendine gelmesi için yüzünü yıkamayın. Yumuşak bir mendille odasında silin.
· Televizyon, oyuncak vb. araçlarla dikkatini başka yöne çekmeye çalışmayın.
· Onunla ilgilenirken sakin ve kararlı bir kişi olun. Kalabalık, korkusunu arttırır.
· Gece terörü sıklaşıyorsa, yatış konumunu ve yastığını değiştirin. Uyku çevre düzeninde bir değişiklik yapın.
 Uzmana danışmadan önce çocuğunuzun gece terörüne giriş saat ve günlerini takvime işaretleyin.

Anladım ki çocuk yetiştirmede "işte şimdi rahatladım" dönemi diye birşey yok. Ardı ardına biri bitiyor biri başlıyor. Bunu da en kısa sürede atlatmamız dileğiyle...




Ahmet Aras'ın 2 yaş doğum günü..


Umduğumdan da güzel geçti. Tabi bunda bol anne ve baba desteğinin olması çok etkili oldu. Onlar olmasa üstesinden kalkabilir miydim bilmiyorum.

Çeşidimiz de pek çoktu;
Ispanaklı börek
Çerkez tavuğu
Pırasalı börek
Kahveli muffin
Uğur böceği kanepe
Zencefilli kurabiye
Civcivli patates salatası
Kuru patlıcan ve biber dolması
Lahana Sarması
Poğaça
Ve tabi ki  "Çiftlik" temalı pastamız..:))




26 Nisan 2013 Cuma

Emzirmeden kesme

Gözümde o kadar büyütmüştüm ki...Bu kadar düşkünken "nasıl olacak, nasıl halledeceğiz" diye. İki bantla olayı çözdük işte. Doğum gününe kadar emzirdim oğlumu, o güne kadar da "artık büyüdü benim oğlum, bebekler meme emer, Aras abi  oldu" diyordum.
Doğum gününde son kez emzirirken tutamadım kendimi, çok ağladım. Hala aklıma geldiğinde gözlerim doluyor. Bu bağ öyle güçlü öyle tarifsiz ki...Bunu bir daha yaşamayacağız düşüncesi çok ama çok üzücü. Çok düşündüm; "hep çocuğu doğal yollarla birşeyler için zorlamadan büyütmeye çalışmıştım.Emzirme için de bunu mu uygulasam, kendi kendine bırakmasını mı beklesem diye" ama işe başlamadan önce bu riski göze alamadım. Biraz da yorulmuştum ve işe başlarken tamamen yeni bir hayata başlangıç yapalım istedim. 2 yaşına kadar emzirdim yeter dedim ve bırakmaya karar verdim.
Doğum günü ertesi, sonu görünmeyecek şekilde bant kullandım. Bir kaç kez girişimde bulundu ve  "Bak artık süt gelmiyor, hem sen abi oldun" dedim. Sonra kendi "süt gelmiyor, kapat" demeye başladı.
Gündüzleri hiç problem yaşamadık. Tabi bunda annem ve babamın da yanımda olması büyük etken oldu. Kafasını dağıtmak ve oyalama şansımız yükselmişti doğal olarak. Geceleri de biraz ağlayıp sonra umudu kesti ve küt diye kafayı vurup uyudu bir süre sonra.
1 hafta sonra gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. İnanamadım. Gece hiç uykum kesilmemişti. Hem kendim hem Aras için o kadar mutlu oldum ki..Sonrasında hep böyle olmadı tabi. Kimi gece hastalıktan, kimi gece (bu aralar) kabus görerek uyandı yine. Ama 2 sene aradan sonra sabaha kadar uyuması, her gece olmasa bile yetiyor insana işte.
2 hafta boyunca bantı çıkarıp riske atamadım. Sonraları zaten emmek istese bile emme refleksi artık kaybolduğu için ememedi ve komik bir görüntü oluştu.
Kısacası Allah'a şükür çok kolay atlattık. Ya da en azından görünen oydu.
Bunu bekleyen herkesin de aynı kolaylığı yaşaması dileğiyle..

22 Ocak 2013 Salı

Bir Ankara Hikayesi

Yılbaşı tatili ve ardından tayinimle ilgili işlemleri halletmek üzere 20 gündür Ankara'daydık. İşlerim son anda da olsa halloldu çok şükür. Ama beklemek stres vericiydi biraz.
Ama Ankara'yı seviyordum işte, nedenini bilmeden. Biliyordum aslında, içindeki sevdiklerimin sayısı fazla, ama bize yeri yokmuş işte.
İstanbul'u da o kadar özledim ki bu süreçte, evimi çok özledim.
Bu 20 günün bize getirdikleri;
Aras ve Nehir birbirlerini ne kadar çok sevip birbiri olmadan yapamıyorlarsa o kadar da yediler birbirlerini.(tabi bizi de.)
Mutlu anlarından kareler;