Kışlık konserveyi geçen sene 2 kg yapmıştım, öyle güzel olmuştu ki kış gelmeden bitiverdi. Bu sene de aklımdaydı ve pazarda üst komşumu görmemle gaza gelip 10 kg domates, 3 kg da kırmızı biber aldım.
Geçen sene rendeleyerek yapmıştım ama bu sene 10 kg olunca rondodan geçireyim dedim kolaylaştırmak için. Koskocaman bir tencerem olmadığı için de 3 sefer de yaptım konservemi.
Önce biberleri rondodan geçirdim ve tencereye 2 yemek kaşığı fındıkyağı koyarak biraz kavurdum. Daha sonra yine rondodan kabuğuyla birlikte geçirdiğim domatesleri ekledim ve kaynadıktan sonra yarım saat bekledim. Arada karıştırdım ve üstte biriken köpüklerini aldım. Altını kapattıktan sonra sıcakken kavanozlara doldurdum ve yeni aldığım kapaklarını kapatıp ters çevirdim.
Ertesi gün sıfır sızıntıyla konservelerimi kışa hazır olmak üzere dolaba yerleştirdim.
22 Ağustos 2013 Perşembe
18 Temmuz 2013 Perşembe
BİZİM TUVALET HİKAYEMİZ
Bundan 5 ay önce 26 Ocak'ta, işe başlamadan halledeyim niyetiyle başlamıştı tuvalet hikayemiz. Ama uzun sürmedi. Zaten işe başlamadan önce tahammül boyutum o kadar azalmıştı ki..Süreç uzayınca, bir de üstüne kreşe başlayınca uzatmadım daha fazla, bezi bağladım gitti. Emzirmeden kesilme ve kreşe başlama süreçleri yakınken bir de bununla uğraşmayalım istedim. Kaslarını tutmayı ilerletmiş, tutması 2-3 saati bulmuştu. Gündüz uykusundan sürekli kuru kalkıyordu. Ama bununla birlikte herşeye inat ettiği döneme de denk gelince, artık tuvalete gitmek için sürekli ikna etmeye çalışmak ve sürekli alıştırma külodu temizlemek beni gerçekten çok yormuştu.
Neyse sonra annemin sürpriz ziyareti üzerine tekrar niyetlendim. Çünkü bu iş için evde mesai harcanması gerekiyordu ve şu an için benim buna ayıracak zamanım yoktu.
Çok şükür herşey istediğime yakın gelişti. Şöyle ki;
29 Haziran'da cuma gününde annemin geleceğini öğrendim ve o akşam Aras'a "Bezleri attık artık annecim, sen abi oldun, bundan böyle çişimizi ve kakamızı tuvalete yapıyoruz" dedim. 2 hafta öncesinde de eğlenceli lazımlıkla tanışmıştı ve teyzesi "bak bu senin tuvalet arkadaşın, çişin kakan olunca buraya yapıcan" demişti. Sonra pek sallamadı tabi bizimki. Ama çocuklar söylenenleri sallamıyormuş gibi görünseler de sürekli kayıt altındalar biliyoruz ki.
Hem geceyi hem gündüzü aynı anda bıraktık. Daha doğrusu o uyuyunca bağladım bezini, uyanınca çaktırmadan çıkardım, ilk hafta 2 kez gece ıslattı altını sonra kuru çıkarmaya başladı hep.
İlk 2 gün umudumuzu oldukça minimumlara çekti Aras. İkna etmek için yaratıcı fikirler bulmaya çalıştık sürekli. 2-3 saatte bir "Şimdi tuvalete gitme zamanı" diyerek kimi zaman ilgisini çeken bir kitap, bir oyuncakla, kimi zaman çıkartmalı kitabıyla ikna ettik. Çıkartmalar yine kurtarıcımız oldu. Pazar günü Nisa'nın doğum gününde yine zar zor ikna ederek lazımlığa yaptırmayı başardım. Giderek fire sayımız azaldı ve nerdeyse 1 haftada az çok düzenimiz oturdu. Çiş daha kolay hallolurken kaka konusunda genelde gözümüzden kaçmadıysa yaptığı anda tutup tuvalete oturtuyorduk. Keşfettiğimiz en önemli nokta ise; kakasını yaparken "Ben sana bakmıyorum, kapının önünde bekliyorum." cümlesi oldu. Sonrasında rahatladı ve problem olmaktan biraz daha çıktı. Annemle evde olduğu süreçte de ilgi üzerinde olduğu sürece lazımlıkta yapmış. Ama ilgi dağıldığı anda kaçırmış. O hafta havuz saatinin olduğu yarım gün kreşe gönderdik, öğretmenine gereken bilgileri verdik ve sonrasında tuvaleti kullandığını öğrendik.
Annem dönüp düzenli kreşe gitmeye başladı. İlk gün birkaç kez tuvalete gitmişler ve geldiği zaman çişini yapmış. Akşam evde de kakasını yaparken yakaladım ve tuvalete oturttum devamını orda yaptı. Sonraki 2 gün yapmadı ve 2 gün sonunda evde yaptı yine kakam geldi deyip. Sonraki gün de kreşte 2 sefer altına yapmış kakasını. Çok üzüldüm ve öğretmeniyle paylaştım. Akşam Aras'la konuştum. "Öğretmenine söyle olur mu kakan gelince" dedim. Ve gece uyurken "Yavru ineğin kreşe gidip kakasını kreşte yapması" temalı masal anlattım. Kreşteki kaka problemimiz de böylece çözülmüş oldu.
Tuvalet alışkanlığı kazanma süremiz 2 hafta gibi bir zaman aldı. Herşey planlamadan gelişmişti ve çok şükür o kadar korktuğum ve nasıl olur diye kaygılandığım süreci bu şekilde atlatmış olduk. Dün itibarı ile de gece bezlemeyi bıraktım.
Allah'ım yüzümüzü kara çıkarma.
Amin.
Neyse sonra annemin sürpriz ziyareti üzerine tekrar niyetlendim. Çünkü bu iş için evde mesai harcanması gerekiyordu ve şu an için benim buna ayıracak zamanım yoktu.
Çok şükür herşey istediğime yakın gelişti. Şöyle ki;
Hem geceyi hem gündüzü aynı anda bıraktık. Daha doğrusu o uyuyunca bağladım bezini, uyanınca çaktırmadan çıkardım, ilk hafta 2 kez gece ıslattı altını sonra kuru çıkarmaya başladı hep.
İlk 2 gün umudumuzu oldukça minimumlara çekti Aras. İkna etmek için yaratıcı fikirler bulmaya çalıştık sürekli. 2-3 saatte bir "Şimdi tuvalete gitme zamanı" diyerek kimi zaman ilgisini çeken bir kitap, bir oyuncakla, kimi zaman çıkartmalı kitabıyla ikna ettik. Çıkartmalar yine kurtarıcımız oldu. Pazar günü Nisa'nın doğum gününde yine zar zor ikna ederek lazımlığa yaptırmayı başardım. Giderek fire sayımız azaldı ve nerdeyse 1 haftada az çok düzenimiz oturdu. Çiş daha kolay hallolurken kaka konusunda genelde gözümüzden kaçmadıysa yaptığı anda tutup tuvalete oturtuyorduk. Keşfettiğimiz en önemli nokta ise; kakasını yaparken "Ben sana bakmıyorum, kapının önünde bekliyorum." cümlesi oldu. Sonrasında rahatladı ve problem olmaktan biraz daha çıktı. Annemle evde olduğu süreçte de ilgi üzerinde olduğu sürece lazımlıkta yapmış. Ama ilgi dağıldığı anda kaçırmış. O hafta havuz saatinin olduğu yarım gün kreşe gönderdik, öğretmenine gereken bilgileri verdik ve sonrasında tuvaleti kullandığını öğrendik.
Annem dönüp düzenli kreşe gitmeye başladı. İlk gün birkaç kez tuvalete gitmişler ve geldiği zaman çişini yapmış. Akşam evde de kakasını yaparken yakaladım ve tuvalete oturttum devamını orda yaptı. Sonraki 2 gün yapmadı ve 2 gün sonunda evde yaptı yine kakam geldi deyip. Sonraki gün de kreşte 2 sefer altına yapmış kakasını. Çok üzüldüm ve öğretmeniyle paylaştım. Akşam Aras'la konuştum. "Öğretmenine söyle olur mu kakan gelince" dedim. Ve gece uyurken "Yavru ineğin kreşe gidip kakasını kreşte yapması" temalı masal anlattım. Kreşteki kaka problemimiz de böylece çözülmüş oldu.
Tuvalet alışkanlığı kazanma süremiz 2 hafta gibi bir zaman aldı. Herşey planlamadan gelişmişti ve çok şükür o kadar korktuğum ve nasıl olur diye kaygılandığım süreci bu şekilde atlatmış olduk. Dün itibarı ile de gece bezlemeyi bıraktım.
Allah'ım yüzümüzü kara çıkarma.
Amin.
30 Nisan 2013 Salı
2 yaşını devirdikten sonra..
Hayat öyle hızlı gelişiyor ki. Son bir ay hayatımızda dönüm noktası şeklinde yaşandı.
22. ayından beri Aras'ın konuşması Ankara ve Nehir'in de etkisiyle çok gelişti. O dönem "mu ne" lerle artan soru trafiği artık bağlaçları da kapsayan cümlelere dönüştü. "Ama anne"ler, neden sorusuna karşılık "çünkü"yle başlayan cümleler..Bu gelişimi seyretmek gerçekten çok ama çok keyifli oldu, olmaya da devam ediyor.
Emzirmeyi bırakmamız 2 hafta ardından da kreşe başlama serüvenimiz biraz peşpeşe geldi. Ya da ben Aras'taki normal seyrinde devam etmekte olan gelişmeleri hep buna bağladım.
Çünkü sonrasında çok aksileşti. O mutlu, etrafa neşe saçan çocuk gidip yerine agresif, mızmız, tüm taleplerini ağlayarak gerçekleştirmeye çalışan bir çocuk gelmişti. O kadar üzülüyordum ki..Kendimi suçladım, düzeni suçladım. Halbuki şanslıydık ben de o da..Birlikte 2 yıl vakit geçiren az sayıdaki anne-çocuk arasına girdik. Ama yine de içgüdüler insanın peşini bırakmıyor işte.
Ve o dönem 3 hafta sürüp kendiliğinden kayboldu.Kreşe de mutlu gidiyordu, evde de mutlu vakit geçiriyordu. Tam hah işte atlattık derken şimdi de araştırmalarımdan öğrendiğim kadarıyla "gece terörü" musallat oldu.
Gece bağırarak ve ağlayarak uyanıp bir türlü sakinleşmiyor. Niyazi ve benim açımdan oldukça yıpratıcı bir süreç gerçekten. Bir yandan çaresiz bir yandan da uykusuz kalıyorsunuz. Yaptığımız herşeyi reddediyor. O anda bizi duyduğundan bile emin olamıyoruz. Ki araştırdığımda çok yaygın yaşanan bir durum olduğunu gördüm. Ama insan kendi başına geldiği anda, dünyada, evrende kendini yapayalnız hissediyor ne yazık ki.
Uyandırıp bir süre oyaladıktan sonra tekrar uyuttuk. Ama öğrendim ki bu da doğru değilmiş. Uykusunu açmamak gerekiyormuş.
Tabi ben bunu yine emzirme ve kreşe bağlıyorum biraz. Ama bilmiyorum ne kadar doğru. Çünkü bu çeşit kaygıları yaşamayan çocuklarda da ortaya çıkabilen bir durum bu. Ve bizde de tam herşey düzeldi dediğimiz bir noktada ortaya çıkması da ilginç bir tesadüf oldu.
.
22. ayından beri Aras'ın konuşması Ankara ve Nehir'in de etkisiyle çok gelişti. O dönem "mu ne" lerle artan soru trafiği artık bağlaçları da kapsayan cümlelere dönüştü. "Ama anne"ler, neden sorusuna karşılık "çünkü"yle başlayan cümleler..Bu gelişimi seyretmek gerçekten çok ama çok keyifli oldu, olmaya da devam ediyor.
Emzirmeyi bırakmamız 2 hafta ardından da kreşe başlama serüvenimiz biraz peşpeşe geldi. Ya da ben Aras'taki normal seyrinde devam etmekte olan gelişmeleri hep buna bağladım.
Çünkü sonrasında çok aksileşti. O mutlu, etrafa neşe saçan çocuk gidip yerine agresif, mızmız, tüm taleplerini ağlayarak gerçekleştirmeye çalışan bir çocuk gelmişti. O kadar üzülüyordum ki..Kendimi suçladım, düzeni suçladım. Halbuki şanslıydık ben de o da..Birlikte 2 yıl vakit geçiren az sayıdaki anne-çocuk arasına girdik. Ama yine de içgüdüler insanın peşini bırakmıyor işte.
Ve o dönem 3 hafta sürüp kendiliğinden kayboldu.Kreşe de mutlu gidiyordu, evde de mutlu vakit geçiriyordu. Tam hah işte atlattık derken şimdi de araştırmalarımdan öğrendiğim kadarıyla "gece terörü" musallat oldu.
Gece bağırarak ve ağlayarak uyanıp bir türlü sakinleşmiyor. Niyazi ve benim açımdan oldukça yıpratıcı bir süreç gerçekten. Bir yandan çaresiz bir yandan da uykusuz kalıyorsunuz. Yaptığımız herşeyi reddediyor. O anda bizi duyduğundan bile emin olamıyoruz. Ki araştırdığımda çok yaygın yaşanan bir durum olduğunu gördüm. Ama insan kendi başına geldiği anda, dünyada, evrende kendini yapayalnız hissediyor ne yazık ki.
Uyandırıp bir süre oyaladıktan sonra tekrar uyuttuk. Ama öğrendim ki bu da doğru değilmiş. Uykusunu açmamak gerekiyormuş.
Tabi ben bunu yine emzirme ve kreşe bağlıyorum biraz. Ama bilmiyorum ne kadar doğru. Çünkü bu çeşit kaygıları yaşamayan çocuklarda da ortaya çıkabilen bir durum bu. Ve bizde de tam herşey düzeldi dediğimiz bir noktada ortaya çıkması da ilginç bir tesadüf oldu.
Bu sayıda küçük yaş çocuk sahibi olan anne-babaların korkulu rüyası olan gece teröründen bahsedeceğiz. Gece terörü 6 ay-6 yaş arası çocuklarda görülen ve nedeni halen daha tam olarak bilinemeyen bir durumdur. Çocuğun uykusundayken bir anda şiddetli bir korkuyla kalkıp, ağlaması ve bağırmasıdır. Kalp atışları hızlanır, terleme görülür. Çok şiddetli olan bu ağlamalar sırasında çocuk gözleri açık olsa bile tam olarak uykusundan uyanmamıştır, çevresindekileri pek tanımaz.
.
Anladım ki çocuk yetiştirmede "işte şimdi rahatladım" dönemi diye birşey yok. Ardı ardına biri bitiyor biri başlıyor. Bunu da en kısa sürede atlatmamız dileğiyle...
Ahmet Aras'ın 2 yaş doğum günü..
Umduğumdan da güzel geçti. Tabi bunda bol anne ve baba desteğinin olması çok etkili oldu. Onlar olmasa üstesinden kalkabilir miydim bilmiyorum.
Çeşidimiz de pek çoktu;
Ispanaklı börek
Çerkez tavuğu
Pırasalı börek
Kahveli muffin
Uğur böceği kanepe
Zencefilli kurabiye
Civcivli patates salatası
Kuru patlıcan ve biber dolması
Lahana Sarması
Poğaça
Ve tabi ki "Çiftlik" temalı pastamız..:))
26 Nisan 2013 Cuma
Emzirmeden kesme
Gözümde o kadar büyütmüştüm ki...Bu kadar düşkünken "nasıl olacak, nasıl halledeceğiz" diye. İki bantla olayı çözdük işte. Doğum gününe kadar emzirdim oğlumu, o güne kadar da "artık büyüdü benim oğlum, bebekler meme emer, Aras abi oldu" diyordum.
Doğum gününde son kez emzirirken tutamadım kendimi, çok ağladım. Hala aklıma geldiğinde gözlerim doluyor. Bu bağ öyle güçlü öyle tarifsiz ki...Bunu bir daha yaşamayacağız düşüncesi çok ama çok üzücü. Çok düşündüm; "hep çocuğu doğal yollarla birşeyler için zorlamadan büyütmeye çalışmıştım.Emzirme için de bunu mu uygulasam, kendi kendine bırakmasını mı beklesem diye" ama işe başlamadan önce bu riski göze alamadım. Biraz da yorulmuştum ve işe başlarken tamamen yeni bir hayata başlangıç yapalım istedim. 2 yaşına kadar emzirdim yeter dedim ve bırakmaya karar verdim.
Doğum günü ertesi, sonu görünmeyecek şekilde bant kullandım. Bir kaç kez girişimde bulundu ve "Bak artık süt gelmiyor, hem sen abi oldun" dedim. Sonra kendi "süt gelmiyor, kapat" demeye başladı.
Gündüzleri hiç problem yaşamadık. Tabi bunda annem ve babamın da yanımda olması büyük etken oldu. Kafasını dağıtmak ve oyalama şansımız yükselmişti doğal olarak. Geceleri de biraz ağlayıp sonra umudu kesti ve küt diye kafayı vurup uyudu bir süre sonra.
1 hafta sonra gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. İnanamadım. Gece hiç uykum kesilmemişti. Hem kendim hem Aras için o kadar mutlu oldum ki..Sonrasında hep böyle olmadı tabi. Kimi gece hastalıktan, kimi gece (bu aralar) kabus görerek uyandı yine. Ama 2 sene aradan sonra sabaha kadar uyuması, her gece olmasa bile yetiyor insana işte.
2 hafta boyunca bantı çıkarıp riske atamadım. Sonraları zaten emmek istese bile emme refleksi artık kaybolduğu için ememedi ve komik bir görüntü oluştu.
Kısacası Allah'a şükür çok kolay atlattık. Ya da en azından görünen oydu.
Bunu bekleyen herkesin de aynı kolaylığı yaşaması dileğiyle..
Doğum gününde son kez emzirirken tutamadım kendimi, çok ağladım. Hala aklıma geldiğinde gözlerim doluyor. Bu bağ öyle güçlü öyle tarifsiz ki...Bunu bir daha yaşamayacağız düşüncesi çok ama çok üzücü. Çok düşündüm; "hep çocuğu doğal yollarla birşeyler için zorlamadan büyütmeye çalışmıştım.Emzirme için de bunu mu uygulasam, kendi kendine bırakmasını mı beklesem diye" ama işe başlamadan önce bu riski göze alamadım. Biraz da yorulmuştum ve işe başlarken tamamen yeni bir hayata başlangıç yapalım istedim. 2 yaşına kadar emzirdim yeter dedim ve bırakmaya karar verdim.
Doğum günü ertesi, sonu görünmeyecek şekilde bant kullandım. Bir kaç kez girişimde bulundu ve "Bak artık süt gelmiyor, hem sen abi oldun" dedim. Sonra kendi "süt gelmiyor, kapat" demeye başladı.
Gündüzleri hiç problem yaşamadık. Tabi bunda annem ve babamın da yanımda olması büyük etken oldu. Kafasını dağıtmak ve oyalama şansımız yükselmişti doğal olarak. Geceleri de biraz ağlayıp sonra umudu kesti ve küt diye kafayı vurup uyudu bir süre sonra.
1 hafta sonra gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. İnanamadım. Gece hiç uykum kesilmemişti. Hem kendim hem Aras için o kadar mutlu oldum ki..Sonrasında hep böyle olmadı tabi. Kimi gece hastalıktan, kimi gece (bu aralar) kabus görerek uyandı yine. Ama 2 sene aradan sonra sabaha kadar uyuması, her gece olmasa bile yetiyor insana işte.
2 hafta boyunca bantı çıkarıp riske atamadım. Sonraları zaten emmek istese bile emme refleksi artık kaybolduğu için ememedi ve komik bir görüntü oluştu.
Kısacası Allah'a şükür çok kolay atlattık. Ya da en azından görünen oydu.
Bunu bekleyen herkesin de aynı kolaylığı yaşaması dileğiyle..
22 Ocak 2013 Salı
Bir Ankara Hikayesi
Yılbaşı tatili ve ardından tayinimle ilgili işlemleri halletmek üzere 20 gündür Ankara'daydık. İşlerim son anda da olsa halloldu çok şükür. Ama beklemek stres vericiydi biraz.
Ama Ankara'yı seviyordum işte, nedenini bilmeden. Biliyordum aslında, içindeki sevdiklerimin sayısı fazla, ama bize yeri yokmuş işte.
İstanbul'u da o kadar özledim ki bu süreçte, evimi çok özledim.
Bu 20 günün bize getirdikleri;
Aras ve Nehir birbirlerini ne kadar çok sevip birbiri olmadan yapamıyorlarsa o kadar da yediler birbirlerini.(tabi bizi de.)
Mutlu anlarından kareler;
Ama Ankara'yı seviyordum işte, nedenini bilmeden. Biliyordum aslında, içindeki sevdiklerimin sayısı fazla, ama bize yeri yokmuş işte.
İstanbul'u da o kadar özledim ki bu süreçte, evimi çok özledim.
Bu 20 günün bize getirdikleri;
Aras ve Nehir birbirlerini ne kadar çok sevip birbiri olmadan yapamıyorlarsa o kadar da yediler birbirlerini.(tabi bizi de.)
Mutlu anlarından kareler;
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)